Doğruyu kurallara aynen uyma, otorite ve cezaya boyun eğme şeklinde algılar. Ahlaki kuralları biçimsel ve sözel olarak yorumlayarak yerine getirir.
Bir şey kötüdür çünkü büyükler öyle öğretmişlerdir.
Doğru ve yanlış sabittir, bir şey ya doğrudur ya yanlıştır.
Doğruluk ve yanlışlığı hareketin sonuçlarına göre değerlendirir. Yani, sonuçta ceza alıyorsa davranışı yanlıştır. Kuralları, iyi ve kötüyü tam olarak algılayamaz.
Ahlâk anlayışı esnek olmayıp mutlak ve değişmez kuralları içerir.
Doğru ve yanlışı ortadaki mutlak zarara göre ölçer, niyet gibi soyut kavramları değerlendiremez.
Kurallara uymayıp fiziksel kazalara uğrayınca, Allah tarafından cezalandırıldığına inanır. Suç işlediğinde başına mutlaka kötü bir şey geleceğine inanır.
Doğru, kural ve otoriteye körü körüne bağımlılıktır. Amaç cezadan ve maddî zarardan kaçınmaktır. Doğru, ceza ile sonuçlanan kuralların çiğnenmesinden sakınmaktır.
Adaleti kanunla eş anlamlı görür ve otoriteden ayrı düşünmez.
Kötü bir iş yapan insanın bu kötülüğü karşısında acı çekmesi gerektiğini düşünür.